Eğitim

Ebeveynler çocuklara, reklamda gördükleri ürünleri istedikleri için değil, ihtiyaç duydukları için almalı

Uluslararası Kıbrıs Üniversitesi (UKÜ) Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Çağla Gür reklamların tüketimi teşvik eden unsurlar taşıdığını belirterek, çocukların reklamlarda yer alan ürünleri ihtiyaçları üzerinden değil de istekleri nedeniyle almalarının olumsuz sonuçları bulunduğunu kaydetti.

Reklamların tüketimi teşvik etmek için bazı stratejiler kullandığını da anımsatan Gür, “Reklamlar aracılığı ile bireylerin değer anlayışını tüketimle özdeşleştirerek, daha değerli olabilmek ya da kendini daha değerli gösterebilmek adına sürekli tüketme ihtiyacı hissetmesi sağlanıyor. Bazı reklamlar değer ve mutluluğu ürünle ilişkilendirerek satışı arttırmayı hedefliyor” dedi.

Prof. Dr. Gür, bireyin ürünü satın alma aşamasında “ihtiyaç” olup olmadığına dair bir bilinç geliştirmesi gerektiğine dikkat çekerek, “Ancak kişi kendi değerini tüketimle özdeşleştirdiği zaman, satın almak veya sahip olmayı bir ihtiyaç olarak algılıyor” bilgisini paylaştı.

Aynı durumun çocuklara yönelik ürünleri tanıtan reklamlarda da geçerli olduğunu anımsatan Gür, “Çocuklar bu ürünlere sahip olmak istiyor. Özellikle çocuklarına yeterli zaman ayıramadığını düşünen ebeveynler ise bu ürünlere bir telafi etme aracı olarak bakıyor” ifadesini kullandı.

Prof. Dr. Gür, çocuklarına sürekli bir şeyler satın alan bireylerin çocuklarının doğal olarak her şeye fazlasıyla sahip olduklarını kaydederek, bu durumun çocuklara istek ve ihtiyaç arasında ayırımı yapamamayı, sevgiyi sahip olmakta aramayı, kendi değerini sahip olduklarıyla ölçmeyi ve kendini sahip olduklarıyla başkalarına ifade etme öğrettiğini dile getirdi.

Bu çocukların yetişkin oldukları zaman kendini gerçekleştirmek adına değil, sahip olabilmek adına çaba gösteren bireyler olacaklarını aktaran Gür, özdeğer bilinci konusunda problemler yaşayacakları için çok kolay depresif duygu duruma geçebileceklerini kaydetti.

Prof. Dr. Gür, çocuklara sevgiyi ifade etme biçiminin maddi bir şeyler vermek ya da almakla alakalı olmadığını anlatmanın önemine işaret ederek, “Sevginin zaman ayırmak, birlikte bir şeyler yapmak, birbirini dinlemek ve iletişim kurmakla ilgili olduğunu öğretmek gerekiyor” dedi.

Ebeveynlerin de bu konuda çocuklara örnek olmaları gerektiğini de hatırlatan Gür, “Örneğin çocukla markete gidildiği zaman ne almayı ya da niçin almayı amaçladığımızı açıklayıp çocuğu sürece dâhil etmeniz, fiyat karşılaştırması yapmanız ya da yiyecek seçimi konusunda görüş alış-verişi yapmanız önemli” şeklinde konuştu.  

Prof. Dr. Gür, sahip olmanın mutlu olmadığına dair bilinç geliştirilmesi gerektiğini söyleyerek, “Mutluluk şarta bağlandıkça ve sürekli mutlu olmak hedeflendikçe, bu durum tam tersi olan mutsuzluğu beraberinde getiriyor. Pozitif düşürerek, yaşamı anlamlı kılacak aktivitelere odaklanmalı” ifadesini kullandı.